Anayurt
Ana Sayfa
Köyüm Yalıözü
İlçem Çerkeş
İlim Çankırı
Hakkımızda
Paylaşım
Kur'an-ı Kerim
Okuma Yurdu
Yurdum İnsanı
Kod Yurdu
Oyun Yurdu
Hayat Dersleri
Program Yurdu
Bilgi kaynakları
Web Dersleri
World Eğitimi
Excel Eğitimi
Powerpoint Eğitimi
Bilgisayar Temel Eğitimi
Eğlence
Seçme Şarkılar
Şiveli Ninni
Kurbağalar Oyunu
Türkü Dinle
YALIÖZÜ KÖYÜM,ÇERKEŞ İLÇEM,ÇANKIRI İLİM,ANAYURDUM TÜRKİYEM

anayurdum

okuma yurdu

 

Allah'ım,bana hayatımda kitap dolu bir evle;

çiçek dolu bir bahçe ver,yetişir.

                                                                             CONFUCIUS

 

 

 

Alman edebiyatı vardır, Alman müziği vardır ve Alman okumuştur. Muhtemelen bu yüzden ayakta kalmıştır.

Biz nasılız? Fena okumuyoruz, ancak daha iyi okuyabiliriz. Azerbaycan’da yüz evden ellisinde piyano var, yüz evden yüzünde kütüphane var. Evinizde bir kütüphane var mı? Evinizde iki kütüphane var mı?’

 

 

 

OKUMA ALIŞKANLIĞI KAZANDIRMA PROJESİ

Pelaut adlı filozof okuma alışkanlığı hususundaki düşüncesini “Okuma alışkanlığı kazanmayanın öğretimi yarım kalmış demektir.” özüyle belirtirken Cevdet Kudret “Okullarımızda hiçbir şey öğretilmesin, hiçbir şey, okuma alışkanlığı verilsin yeter...” diyerek konunun önemine işaret etmektedir.

Türkiye’de bütün okullarda uygulanması gereken böylesine büyük bir projede,  istenen sonuçların kısa sürede alınması ve bütün öğretmen, öğrenci ile velilerin aynı heyecan ve istekle katılmalarını beklemek aşırı iyimserlik gibi görünebilir. Uygulama başlayınca ve faydalı neticeler elde edildikçe projeye olan inancın daha da artacağını ve bunun da başarıyı getireceğini söyleyebiliriz.

Proje hazırlanırken anket yapılması planlanmış, ancak dar bir çevrede ve amatörce yapılması hâlinde yanıltıcı sonuçlar çıkabileceği düşüncesiyle anket soruları hazırlamakla yetinilmiştir.

Öğrenci ve öğretmenlerin karşılaştıkları problemlerin başında ne okuyacaklarını/neyi tavsiye edeceklerini bilememek gelmektedir. Bu problem internet sitesi kurmak ve “kitap tercih motoru” yapmakla önemli ölçüde aşılabilecek gibi görünmektedir. Bu konularda şimdiye kadar fazla ve güvenilir çalışmaların yapılmamış olduğunu ve teklif edilen hususların bu boşluğu önemli ölçüde doldurabileceğini söyleyebiliriz.

Özellikle lise öğrencileri için seviyelerine uygun kitap yazılmadığı ve biraz da bu sebeple okuyucu oranında düşüşler olduğu gözlemlenmiştir. Bu meseleyi çözücü mahiyette cep kitapları, biyografi, gezi, hatıra türünde eserler yazılmasının ve bu hususta yayıncılara teklifler götürülmesinin yerinde olacağını düşünmekteyim.

Kitap okuma yarışması öteden beri teklif edilmesine rağmen nedense şimdiye kadar bir türlü yapılmamıştır. Bu konuda örnek yarışma soruları hazırlanmış ve yarışmanın nasıl yapılabileceği somut olarak gösterilmiştir.

Türkiye’de okuma konusunda yapılanlar son derece yetersiz bulunmakta, hatta hiçbir çalışma yapılmıyor gibi gösterilmektedir. Konuya oldukça karamsar yaklaşıldığının en somut göstergesi PİAR’ın konuyla ilgili yaptığı ankette “Niçin okumuyoruz?” sorusunu ön plana çıkarmasıdır. Bu proje çalışmasında başlangıçta ben de genel havaya uyarak oldukça karamsar bir tablo ile karşılaşacağımı beklerken birçok çalışma yapıldığını görmekten memnun olduğumu ifade etmeliyim. Projede söz konusu edilen çalışmalarda mesafe alındıkça başka milletlere ışık tutacak çalışmalar dahi ortaya çıkabilir. Türkiye’de okuma oranı hakkında bilgi veren istatistiklerin neredeyse tamamı oldukça karamsar bir tablo çizmektedir. Hazırladığım projenin başarılı olma yollarından birinin konuya iyimser bakmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu sebeple bu tür istatistik ve anketlere yer vermemeyi tercih ettim. Projenin başarıyla uygulanması hâlinde birkaç sene içinde gözle görülür değişmeler yaşanacağını düşünmem de bunda etkili olmuştur.

Ülke çapında uygulanması düşünülen böylesine büyük bir projenin hayata geçirilmesinde elbette maddî kaynaklar çok önem arz etmektedir. Fakat bazı çalışmaların sadece parayla değil zihniyetle de alâkalı olduğunu söyleyebiliriz. Bazı şeylerin yapılması gerektiğine inanmak ve bir yerlerden başlamanın şart olduğunu kabul etmek gerekir. Mazeretlere sığındıkça bazı problemleri çözmek mümkün değildir. Bu projeye bakanlık yetkililerinin destek vermesi durumunda maddî imkânsızlıkların zamanla aşılabileceğine şahit olacağız.

TÜRKİYE'DEKİ OKUMA ALIŞKANLIĞI
Türkiye'de kitap okuma oranı yalnızca yüzde 4.5. Japonya'da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye'de bu sayı yalnızca 23 milyon 386. Yani, Türkiye'de bir yılda basılan kitap, Japonya'da neredeyse bir günde basılıyor. Kitap okuma alışkanlığının ise çok küçük yaşlarda başladığı bir gerçek.
Çocuğunuzun "kitap kurdu" olmasını istiyorsanız, işe, ona oyuncakla birlikte kitaplar alarak, kitaplık oluşturarak, birlikte kitap okuyarak başlayabilirsiniz. Türkiye'de toplumsal yaşamda kitabın yerinin olmadığı, Türkiye'de üniversite bitirenlerin sayısı son yıllarda 14 kat arttığı halde, kitap okuyanların sayısı 1965 yılındaki oranın onda birine geriledi.

ÖĞRETMENLER DE OKUMUYOR
Araştırmalardan çıkan sonuçlar okullar, okuma alışkanlığı kazandırma konusunda son derece başarısız. Türkçe programı, ısrarla okuma alışkanlığının kazandırılması gereğini vurguluyor ama, programı uygulaması gereken öğretmenlerin sorumluluğu burada ortaya çıkıyor.
Eğitim-Sen'in bir araştırmasına göre, öğretmenlerin yüzde 8'i hiç kitap okumuyor. Yüzde 39'u ise bu konuda bilgi vermek istemiyor. Yüzde 28'i ayda bir kitap alıyor.

OKUMA ZEVKİ NASIL GELİŞİR?
"Okuma zevki kişinin kendi düzeyine ve kendi eğilimine uygun romanların özenli yazılmış olanlarını okumasıyla gelişir. Diyelim ki okulda albenisiz kitaplardan nefret etmiş 25 yaşlarında genç bir adam, dünyayı daha iyi algılayabilmek için yavaş yavaş bir şeyler öğrenme gereği duyuyor. Bu genci, okulda nefret ettiği kitaplara benzer kitaplarla okuma zevkinin içine çekemeyiz. Bu gencin önce iyi yazılmış polisiye romanlar denemesi yerinde olur. Bir kez klasiklere yönelmeden, iyi yazılmış polisiye romanlarla kötü yazılmış olanları ayıracak düzeye gelmelidir.
Polisiye roman tutkusundan çok kolay geçilir Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sı ve Budala'sına. Ondan sonra da Tolstoy'un Kreutzer Sonatı'na. Ayda bir iki iyi yazılmış polisiye roman okuma koşuluyla bir kez Dostoyevski'ye geçildi mi, edebiyat zevkiyle tutkusu kıpırdanmaya başlar. Ondan sonra Balzac, Zola, Flaubert ve Stendhal daha kolay okunur."

HER YAŞIN KİTABI AYRI
Evde anne-babasını kitap-gazete okurken gören çocukta, "yaşamda kitap da varmış" imajının uyandığı, evin bir köşesinde kitaplığın olması, çocuğun da isterse kendi kitaplarını bu kitaplığa koyması, hatta kendi kitaplığının olması, çocukta kitap okuma alışkanlığını sağlamak açısından büyük önem taşıyor. Yaşlara göre kitapların özellikleri ise şöyle sıralanıyor:
1-2-3 yaş: Yarı oyuncak, yarı kitaptır. Konu içermeyen eşya, insan, hayvan kitaplarıdır.
4-5 yaş: Gerçekçi öykülerden oluşmaya başlar. Mekan gerçektir. Puntolar iri olmalı, resimler konuyu anlatmalı. Bu yaş çocukları, kendilerine resimli öyküler okunmasından hoşlanır.
6-7 yaş: Kitabın ana fikri, konunun mesajı olmalı, metin uzun olmamalı. Bu yaş çocukları, doğa, hayvan ve diğer çocukların da içinde yer aldığı bol resimli kısa öykülerden zevk duyarlar. Bu dönem, bir çocuğun okumaya olan ilgisini kamçılamak için en uygun dönemdir.
8 yaş: Konular doğa, insan yaşamı olabilir. Gezi, serüven, coğrafya, ilk çağlara ait öyküler, okuma konusundaki en belirgin ilgi alanlarını oluşturur.
9-10 yaş: Cinsiyet farklılaşması belirginleşmeye başlar. Bu nedenle öykülerde yeni sözcükler yer almaya başlamalı. Giriş, gelişme, sonuç bölümlerine önem verilmeli.
11-12 yaş: Erkekler bilim ve buluşlara, kızlar okul ve aile yaşamını içeren konuların yanında aşk öykülerine ilgi duymaya başlarlar.

Türkiye Okumada 86. Sırada
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu, Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin de bulunduğu 173 ülke arasından 86. sıraya düştüğünü belirtiyor. Batıda okuma oranını araştırmanın yeni bir bilim dalı kabul edilirken "Türkiye'de bir yılda yayımlanan kitap sayısıyla ilgili rakamları doğru yorumlayabilmek için, sadece bir önceki yılın rakamlarıyla karşılaştırmak yetmez. Bir de diğer ülkelerin rakamlarıyla karşılaştırmak gerekir aslında.''
Araştırmalara göre, kişi başına bir yılda basılan kitap sayısı Japonya'da 25, Fransa'da ise 7, oysa Türkiye'de 12 bin 89 kişiye bir kitap düşüyor. Araştırmalarda, Birleşmiş Milletler'in İnsani Gelişim Raporu'nda 173 ülke arasında Türkiye'nin Malezya, Libya, Ermenistan gibi ülkelerin arasında 86. sıraya düşmesinin nedeni olarak, öncelikle kişi başına bir yılda basılan kitap sayısının düşmesi gösteriliyor. Araştırmalar Türkiye'de okur-yazar nüfusun yüzde 86 olmasına karşın, kitap okuyan nüfusun hızla azaldığını belirtti.

Neden Okumuyorlar ?
Araştırmalarda yer alan bir anketin sonuçlarına göre, kitap okumayı en çok televizyon engelliyor.
Daha sonra okumama alışkanlığının nedeni olarak "okul eğitiminde okuma alışkanlığı verilmemesi" gösteriliyor.
Üniversite ve dengi okul mezunlarının "Niçin okumuyorsunuz?" sorusuna verdikleri yanıtlar şöyle:
o Kitaplar pahalı (yüzde 10.3)
o Okul eğitiminde okuma alışkanlığı verilmiyor (yüzde 19.7)
o Televizyon, insanları kitap okumaktan uzaklaştırıyor (yüzde 30.3)
o Kitaba karşı yasakçı tutum (yüzde 4.3)
o Öğrenci ödevlerinin fazlalığı (yüzde 5.3)
o Geçim koşullarının ağır olması (yüzde 15.6)
o Okuyan insanlara değer verilmemesi (yüzde 4)
o Diğer nedenler (yüzde 11.1)


 okumayı sevmek ve sevdirmek

 

sitemize bugün 1 ziyaretçi (15 klik) kişi girdi
 
 
Yurdumda Bugün
Kur'an-ı Kerim Dinle
Çerkeş Haber
Güzel Sözler
Yurttan Haberler
Copyrigh©2007-2010 www.anayurdum.tr.gg Tüm Hakları Saklıdır
This website was created for free with Own-Free-Website.com. Would you also like to have your own website?
Sign up for free